lütfen bu müzik ile dans ediniz https://www.youtube.com/watch?v=LIszIPWBjFU
Bütün duyguları anlatmaya yetecek kelime yoktur, gerek te yoktur. Cengiz Aytmatov
Her şey den önce, kendi yaşamımda başlayıp birçok insan ilişkileriyle hafızamda yer edinen bir konuyu sizinle paylaşmak isterim. Konuların, anlatacağımı düşündüğüm şeylerle bir ilişkisi yok. Sabah uyanırken, soğan doğrarken veya parka giderken hatta yapım şantiyesinde de kriz zamanlarında ... nerede olduğumuzun da bir anlamı yok. Paylaştığımız zamanlarda çok fazla anlatır olduk ! anlatıcı rolü bana kalırsa bozuldu, dinleyici hep bozuktu. Tartıştığımız, öfkelendiğimiz, mutlu hissedilen durumlar anlatıcı yüzünden önemsiz hale geldi . Bir sürü ardı arkası kesilmeyen sebepler anlatmaya çalıştık. "çünkü bu yüzden..." İlişkilerimizi sürdürmek zorunda kaldığımız için saçma sapan duygu durumlarına büründük. Şu ne şu ne "umarım beni yanlış anlamadın" ! Açıklama yapmak, duygularımızı anlatmak veya anlaşılmak, dünyanın en zor şeyi haline geldi. Bırakın bir duygu durumunu konuşmayı bir coğrafyayı bir kurabiyeyi veya bir insanı anlatmak ta aynı türden zorlukla karşı karşıya. Detaylar anlatır olduk, bil bakalım kurabiyenin içinde ne var ?
Düşünün , inancımızı kaybettiğimizde ne yaparız ? sorusu üzerine karşılığında otobüse yetişmem gerekiyor cevabını aldığınızı ... yada diş doktoruna gidelim, iğne yapılması gerektiğini söyler doktor. iğneden korktuğunuzu söyleyince iğnesiz yaparız o zaman fikri iyi gelir. ve doktor başlar dişinize müdahale etmeye. Ağrı, dayanılmaz bir acı çekersiniz. Bu acıyı doktora yansıttığınız zaman, doktorun kalkıp gittiğini. Sizi tedavi etmediğini düşünün..
Film bir çok olay ve durumla ilgili fotoğraf veya resmi andıran seanslarla geçiyor. Bu olay ve durumlar yaklaşık 1-2 dk. sürer. Özünde, yaşamda var olmanın huzursuzluğunu her bir anlatıda görürüz. bir rahibin inancını kaybetmesinden, dans eden kızların oluşturduğu muhteşem ortama, yada tren istasyonunda savaşta bacaklarını kaybetmiş gitar çalan adama. Bu olaylar gri bir atmosferde geçiyor. Sonsuzluk üzerine( About Endlessness) Roy Andersson yönettiği sessiz , büyüleyici bir film olmuş.
Ben çoğunlukla mevsimlerin değişen enerjisine takılırım, kış mevsimi biterken kendimi iyi hissederim çünkü bahar güzeldir. film de Eylül ayının gelişi ile başlar ve bunu yönetmen filmin tamamında kurduğu felsefi göndermelerle yerinde yapar. İyi bir başlangıçtı. Eylül'ün gelişi ve giriş te anlattıklarıma göre enerji değişen bir şey olduğuna göre bkz: Termodinamiğin birkaç yasası var, bu yasalardan ilkinin dediğine göre , her şey bir enerjidir. Bu enerji hiç bir zaman yok edilemez. Enerji sonsuzdur. Sadece dönüşebilir. * umarım dönüşür.
bir adam gördüm, aklı bambaşka yerlerdeydi
bir kadın gördüm, utanç hissi olmayan bir personel müdürüydü.
bir adam gördüm, bankalara güvenmez, birikimini döşeğin altına saklardı.
bir adam gördüm, bir mayına basıp bacaklarını kaybetmişti.
bir çift gördüm , eskiden zarafeti ile meşhur şimdilerde ise yıkık dökük olan bir şehrin üzerinde süzülen iki aşıklardı ...
bir kadın gördüm , onu bekleyen kimsenin olmadığı sanmıştı.
bir kadın gördüm , şampanya içmeyi çok severdi . çok, çok severdi .
bir adam gördüm, yanlış yola sapmıştı.
bir adam gördüm, canı pahasına yalvarıyordu.
bir adam gördüm, ailesinin namusunu korumak istemiş, fakat sonra pişman olmuştu.
bir adam gördüm, dünyayı fethetmek istiyordu, fakat başarısız olacağının farkına varmıştı.
bir adam gördüm, kızıyla doğum günü partisine gidiyordu. ve yağmur yağmıştı bardaktan boşalırcasına.
bir adam gördüm, arabası arıza yapmıştı.

 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder