Biraz Kurosawa'dan bahsetmek isterim. Japon film yönetmeni , film yapımcısı , senarist ve kurgucudur. 57 senelik kariyerinde 30 a yakın film yapmış, sinema tarihinin en önemli ve etkili yönetmenlerinden biri olarak kabul edilir . öyle büyüktür işte Kurosawa . hatta size büyüklüğünü şu filmiyle anlatabilirim ; rüyalarında yola çıkarak 1990 yılında çektiği " Düşler" isimli filmde Van Gogh'un " Buğday tarlası ve Kargalar " tablosu ile " Langlois Köprüsü" tablosunu konu alır. Eğer sinemada görüntü, sinematografik öğelerle büyülenmek isterseniz bir tavsiyedir izleyin derim. tam anlamıyla görsel bir şölen sunmuştur.
Birileri ona sinemanın samurayı der. Kimisi film yönetmenlerinin Beethoven'ı der. Birçok yönetmen ondan etkilenmiştir. Kurosawa nın Shakespeare , Chaplin, Tolstoy ve Dostoyevski hayranlığı sinemasında bambaşka bir boyuta taşır. japon kültürüne saygısı ile bilinir Kurosawa. Bu saygı ona filmlerinde yeniden doğma , yeniden üretme anlamında uçsuz bucaksız sinema tarihinde bir milat olarak yer verir.
Rüzgar , Ateş , Su ve Toprak . Doğanın unsurları Kurosawa sinemasında dışa vurumun bir yöntemidir.
Her şeyden önce , bir savaş filmi yazmanın zamanı geldi. "RAN" .
Öyle ki filmleri sinemaya armağan niteliğindedir. Bu armağanın en büyüğü Ran filmidir bana kalırsa. Bunun bir çok nedeni var çünkü kaos denilen şey doğanın ve nesnelerin hareketleri arasında ki ilişkinin içinden geçer yani anatomisini çıkarır. çünkü kaos en çok Ran filminde vardır. shakespeare in kral Lear eserinden esinlenerek yapmıştır bu filmi. Yüzyılın en iyi beş savaş filmi arasına da girmiştir.
Ran için kurulan övgü cümlelerinden biri de " Bir değil on tane "Er Ryan" kurtarılsa Amerikalılar ın şiirsel realizme ulaşamayacağı " magnum opus" tur şeklidedir.
Hidetora : kaleni yaktım - seni annenle babandan ayırdım - sense bana böyle bakıyorsun , gülümsüyorsun - benden nefret et - nefret ile bana bakmanı istiyorum. Bu diyaloglarda Kurosawa nın doğa ve kaos ikilemini çıkarırsam, insana olan değerini kaybetmediğini söylerim yani umudun olduğunu . umudunu kaybetmediğini anlarım . Buda nın kurtarıcı ve sığınılacak birşey olmadığını söylemesi de bundandır...
Ichimonji klanının lideri Hidetora, kendi gücünden feragat ederek bütün yetkilerini yani krallığını çocukları arasında paylaşır. ve hikaye buradan başlar ...
Hikayeye devam etmeden bir açıklama yapmak istedim, ben coğunlukla bir filmi bir oturuşta bitiremiyorum. Uzun zaman sonra bitti diyebiliyorum. Ve artık söyleyecek bir şeyim kalmadıysa da bitirebiliyorum o yazıyı . Ran ile ilgili hem okuduğum hem de izlediğim Kurosawa sineması benim ufkumu açtı. Yazıyı bitirme süreçlerinde Ran da ki Hidetora yani " Tatsuya Nakadai"

8 kasım 2025 cumartesi günü Tokyo da bir hastanede, zatürreden hayatını kaybeder ...
Böylece Hidetora , eskiden güçlü aynı zamanda zorba olan krallığını çocukları arasında paylaşmasına küçük oğlu Saburo karşı çıkar. Hidetora bu karşı çıkışa Saburoyu sürgün eder.
Kanla kazanılmış bu topraklar, uzlaşma ve barış getirmeyecektir.
Jiro , Saburo ve Taro kardeşler arasında güç , toprak savaşları başlar. kimine göre bunak kimine göre kaybedilişin göstergesi olan Hidetora, kardeşler arasında süren savaşı izler. Aslında Hidetora yalnız bırakılır. Yetkilerini elinden alırlar. Kimsesiz ve sadece "soytarısı" ile birlikte orta çağ japonya'sında bir bekleyiş bir arayış içine girerler.
film arası ;
Sinema sevilecek bir şey , sinema ufuk açıcı aynı zamanda böyle bir ortamda rahatlatıcı etkiye de sahiptir. Hikaye ve aksiyon, hormonlarımıza iyi gelir. kısaca bizi mutlu eder. Bir süredir sinema salonlarında birşeyler izlemeyi özlediğimden ve beklediğim filmin şehre geldiğini duyunca heyecanlandım. Bu heyecanımı en yakınlarımla paylaşmak istedim. Bu bir davetti aslında. "Savaş Üstüne Savaş" filmi için her gün gösterim saatlerine bakıp durdum. Her gün birine tekliflerde bulundum. Tekliflerimde el yükselttim : " Salona gizlice alkollü içecekler sokarım". Ne yazık ki karşılığı olmayan bir davetmiş. Gerekçe olarak ta - ya ben eşimi bir kere sinemaya götürmedim , seninle gideceğimi söylesem :))) - bir diğeri de sürekli yoğundu,havasında değildi . Diğerleri de sıkıcı olabileceğinden bahsettikleri zaman beynimden vurulmuşa döndüm. İzlemedim filmi ve bu paragrafı uzatmayı düşünmüyorum .
Kapanış paragrafı ;
Saburo en sadık ve en duygusal kardeştir. Jiro ile Taro savaş halinde aynı zamanda güç üzerine planlar yapmaktadırlar. Saburo, Klandan kovulan gibi değil de Hidetora yı arayan, bulan ve ona sahip çıkan bir karakterdir. Onu izlemek bu kaos un içinde beklenmedik bir şeydi. Kardeşler arasında ki savaşlar , yıkımlar, taht kavgalarının gölgesinde ilerlemez. Ichimonji klanının yerle bir olduğunu açık seçik izleriz. Film de bahsettiğim üzere insan doğasının iyi yanları Saburo, Tango, Kyoami ve Sue karakterleri ile bütünleşir. Biri Klandan kovulur , birileri Hidetora ya sadık kalır , birinin de ailesini öldüren ve kardeşinin gözlerini oydurup ölüme terk edilmesine rağmen Hidetora onlar için hep kral kalır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder